Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ziyaretinde, Türk Milletinin desteğini vurguladı. Bu ziyaret, sadece Türkiye ile KKTC arasındaki tarihi bağları güçlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda bölgedeki jeopolitik dengeleri de etkileyen önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak bu durum, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafından kaygıyla karşılandı. Peki, Erdoğan’ın ziyareti neden bu kadar önemli ve Rum Yönetimini neden bu kadar endişelendiriyor? İşte bu soruların yanıtı, bölgedeki siyasi dinamiklerin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.
KKTC, coğrafi konumu itibarıyla hem Akdeniz hem de Orta Doğu politikalarında kritik bir rol oynamaktadır. Türkiye, KKTC'ye olan desteğini her zaman dile getirerek, adada barışın ve huzurun sağlanması için özel bir öneme sahip olduğunu belirtmiştir. Türkiye’nin KKTC’ye yönelik politikaları, sadece iki ülke arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda tüm Akdeniz bölgesindeki politikaları da şekillendiriyor. Bu bağlamda, Erdoğan’ın ziyareti, Türk Hava Kuvvetleri’nin proje bazında yürüttüğü yatırımlar ve askeri tatbikatlarla da birleşince Rum yönetiminde derin kaygılar doğuruyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Erdoğan’ın KKTC’ye olan ziyareti konusunda çeşitli açıklamalar yaparak durumu eleştirmeye başladı. Rum yönetimi, “Türkiye’nin Kıbrıs’ta artan askeri varlığı, adada kalıcı bir çözüm bulma çabalarını sekteye uğratmaktadır” şeklinde bir açıklama yaptı. Özellikle, Erdoğan’ın ziyaretinin öncesinde yapılan bazı askeri tatbikatlar ve stratejik anlaşmalar, Rum yönetimi tarafından “provokatif” olarak nitelendirildi. Rum liderliği, Erdoğan’ın ziyaretiyle birlikte, bölgede her an patlak verebilecek olası bir gerginliğin endişesini taşıdığını vurguladı.
Güney Kıbrıs'ın Avrupa Birliği üyesi olması, KKTC ve Türkiye’nin stratejileri karşısında daha fazla endişe taşımaktadır. AB’nin Kıbrıs sorununa yaklaşımı, Türkiye’nin bölgedeki etkisini azaltmaya yönelik projeksiyonları içeriyor. Bu noktada, Erdoğan’ın KKTC’ye desteğini artırması ve dolayısıyla AB’nin stratejilerini daha da karmaşık hale getirmesi, Rum yönetiminde huzursuzluk yaratıyor. Bu nedenle, Erdoğan’ın ziyaretinin getirdiği jeopolitik değişim, bölgedeki tüm aktörleri derinden etkiliyor.
Sonuç olarak, KKTC’ye yapılan bu tür ziyaretlerin sadece iki ülke arasındaki ilişkileri etkilemekle kalmayıp, Akdeniz havzasındaki dengeleri belirlemede de kritik öneme sahip olduğunu söylemek mümkündür. Türkiye’nin bu alandaki kararlılığı ve liderliği, Rum yönetimini endişeye sevk etmekle kalmayıp, uluslararası alanda da dikkat çekmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kıbrıs’a yönelik mevcut politikaları karşısında, Rum yönetiminin nasıl bir strateji izleyeceği ise merakla beklenmektedir.